ÇALIKUŞU


Özet

Feride, haylaz, hareketli, enerji dolu ve hiç belli etmemesine rağmen duygusal bir kızdır. Küçük yaşta annesini kaybeden ve bu yüzden oradan oraya gezmek zorunda kalan Feride her zaman mutlu olmanın bir yolunu bulmuştur, ancak bu yol da yaramazlıktan geçmektedir. Sonunda teyzesinin yanına giden Feride burada da rahat durmamıştır. Bütün bu haylazlığa rağmen Besime teyzesinin oğlu Kâmran'a karşı bir çekingenlik ve cesaretsizlik hissetmektedir. Kâmran onun aksine ağırbaşlı ve uslu bir çocuk olmakla birlikte ondan yaşça da büyüktür. Ancak 9 yaşlarına bunları sürdürebilir, ondan sonra büyük annesinin ölümüyle beraber on yılını geçireceği Sör Mektebi'ne yazdırırlar. Okula başladıktan sonra da babasını kaybeden Feride, artık haylazlıklarını öte derecede arttırdığından Sörler onu ayrı başına oturtmaya başlarlar.

Ağaçlarda daldan dala uçmak gibi kimsenin yapmaya cesaret edemeyeceği şeyler yaptığı için Sörlerden biri bir gün ona "Bu kız insan değil, adeta çalıkuşu!" demiştir. O günden sonra ailesi dahil herkes ona Çalıkuşu demeye başlamıştır.

Feride ve Kâmran'ın her zaman kavgalı bir ilişkisi olmuştur, ancak bunun temeli dul bir kadın ve Kâmran'ı konuşurken yakalaması üzerine başlar ve bu olay Kâmran'ın Feride'den korkmasına neden olur. Sırf bu olayı diğerlerine anlatmasın diye Feride'ye düzenli olarak hediye gönderen Kâmran, bunların Feride'yi kızdırdığını fark etmemiştir. Bir yaz tatil için başka bir teyzesinin yanına Tekirdağ'a gittiğinde teyzesinin kızı ve Feride'ye tek söz geçirebilen kişi olan Müjgân'la buluşurlar. Sırf arkadaşlarına biriyle flört edebileceğini kanıtlamak için Kâmran'la flört ettikleri hikayesini uydurduğunu Müjgân'a da anlatır. Müjgân bu anlattıklarından Feride'nin Kâmran'a aşık olduğunu hemen anlar. Her zaman Feride'nin ağzını Kâmran'la ilgili aramaya başlar ve Kâmran Müjgân'ın da tahmin ettiği gibi Tekirdağ'a gelir. Geldikten sonra Kâmran'dan her saniye kaçmaya başlayan Feride en sonunda bir salıncakta ona yakalanır ve Kâmran ona oracıkta evlenme teklif eder. Bu şekilde nişanlanırlar. Nişanlı olmalarına rağmen Feride hala Kâmran'dan çok çekiniyordur ve onunla yan yana düşmemeye özen gösteriyordur. Yaptığı her şeyle adeta Kâmran'dan kaçıyordur.

Amcasından bir teklif alan Kâmran dört yıllığına onun yanına, yurtdışına çağrılmaktadır. Feride'yle bunu konuşurlar ve Feride onu gitmeye ikna eder. Dört sene su gibi akıp gider ve Feride okulu bitirir. Ancak düğüne üç gün kala Feride kara çarşaflı bir kadından Kâmran'ın onu aldattığını öğrenir ve bunun üzerine hemen orayı terk eder, izini de kaybettirir. Anadolu'ya gidip kendine yeni bir hayat kurmaya karar verir.

İstanbul'dan ayrılmadan önce annesinin dadısı olan Gülmisal Kalfa ile yaklaşık bir buçuk ayı beraber geçiren Feride en sonunda Bursa'da bir rüştiyede Coğrafya ve Resim muallimliğine tayin edilir. Ancak başka biri de buraya tayin edilmiştir. Bir aylık bir aradan sonra görev Feride'ye verilir. Ancak hayat tecrübesi hiç olmayan saf ve temiz kalpli Feride, müdür ve tayini çıkan diğer öğretmenin oyununa kanıp başka bir köy okuluna çalışmaya gider.

Aşırı derecede kötü durumdaki okula yavaş yavaş alışmaya başlayan Feride öğretmenlikten zevk almaya başlar. Derse hemen başlamış, öğrencilerle çok iyi bir ilişki kurmuştur. Ama aralarından en çok Musine adında bir kız onu çok etkilemiştir, dolayısıyla bu kızla diğerlerinden daha çok ilgilenmeye başlamıştır. Bir gün babasından kaçan Musine, zar zor Feride'ye sığınır ve Feride babasıyla da konuşup onu evlat edinir. 

Ancak bu mutlu düzenin de sonu gelir çünkü köye bir müfettiş gelir ve okulu ziyaret eder. Okul bir ahır bozması gibi olduğundan burada daha fazla eğitim verilemeyeceğini söyler ve okulu kapattırır.Feride'ye ise onu başka bir yere tayin ettireceğini söyler fakat Maarif Müdürü ona açıkta yer olmadığını söyler. Feride'nin şansı ona ilk kez gülmüş olmalı ki orada bir arkadaşı ile karşılaşır ve onunla Fransızca konuşması üzerine Maarif Müdürü tayinini Darülmuallimatına yapar.

Feride bu okula da çabucak alışır ve yeni öğrencileriyle arası iyidir. Artık Feride büyümüş, güzel bir genç kız olmuştur. Bu nedenle İzmir'de ona "ipekböceği" ismini takarlar. Okuldaki dersler çok iyi gidiyordur ancak çok sevdiği ve güvendiği Şeyh Yusuf Efendi'nin kendine aşık çıkmasıyla işler iyice karışır. Bunu en son öğrenen Feride, utançtan yerin dibine girer. Şeyh Yusuf Efendi'nin ölmesiyle birlikte herkes Feride suçluymuş gibi davranır ve buna dayanamayan Feride Çanakkale'ye gider.

Çanakkale Rüştiyesi'ne tayini çıkan Feride, güzelliği yüzünden burada da "Gülbeşeker" adıyla anılmaya başlar. Oranın en zengin ailelerinden birinin kızına öğretmenlik yapan Feride, kızın ricası üzerine konağa gider. Fakat bu davetin asıl sebebi bambaşkadır. Konak sahibinin amca oğlu İhsan, Feride'yi görüp beğenmiş, evlenmek istemektedir. Bu davetin bütün amacı ise aralarını yapmaktadır. Zaten davetin sonunda da İhsan :Feride'ye evlenme teklif eder, ancak herkesi şaşırtan Feride onu reddeder. Bu olaydan sonra bir de evli bir adam olan Hafız Kurban Efendi'den de evlenme teklifi alan Feride, artık sokağa bile çıkamaz. Ancak bunlar da yetmezmiş gibi arkadaşı Nazmiye'nin daveti üzerine gittiği yemekte, arkadaşı onunla nişanlısının arkadaşı Burhanettin'i tanıştırır. Yemek bittiğinde bütün salon Burhanettin ve Gülbeşeker diye inliyordur adeta. Bunun üzerine Feride Çanakkale'de daha fazla kalamayacağını anlar ve İzmir'e gider.

Ancak burada da işler istediği gibi gitmez. En sonunda zengin kızlarından birine Fransızca dersi vermeye başlar. O ve Munise köşkte kalmaya başlar ancak köşk sahibinin oğlu Cemil Bey onu sıkıştırır. Evden ayrılmadan önce Kâmran'ın evlendiğini öğrenen Feride, daha sonra Kuşadası'nda türkçe ve resim muallimi arandığını öğrenir ve oranın yolunu tutar.

Bir süre Kuşadası'nda mutluluğu bulan Feride, bir ay sonra okulun muharebe nedeniyle hastaneye dönüştürülmesiyle ortada kalır. Daha önce Zeyniler'de karşılaştığı bir doktor olan Hayrullah beyle tekrar karşılaştıktan sonra hemşire olarak hastanede çalışmaya başlar. Bir ay sonra İhsan Bey savaş yaralısı olarak hastaneye gelir. Feride ona acıdığı ve Kâmran'ı unutmak istediği için ona evlenme teklif eder ancak İhsan Bey bunu anlar ve reddeder.

Muharebe bittikten sonra okul yine açılır ve Feride "Müdire" olur. Fakat Munise'nin ani ölümü Feride'yi çok sert bir biçimde vurur. Bu acıyı aşamadığını gören Hayrullah Bey onu kızı gibi sevdiği için yanına alır. Fakat insanlar gene dedikoduya başlar. Bunu gören Hayrullah Bey Feride'yle zorla evlenir ancak bu sadece kağıt üstündedir.

Ancak Hayrullah Bey Feride'nin Kâmran'ı hala sevdiğini öğrenir ve Feride'ye kendisi öldükten sonra Kâmran'a vermesi için bir mektup yazar. Feride'nin bilmediği bu mektupta Feride'nin Kâmran ile ilgili gerçek hissettikleri gerçeği anlatmaktadır.

Feride İstanbul'a döndüğünde Kâmran'ı ne kadar sevdiğini anlar ve ev halkı Hayrullah Bey'in mektubu sayesinde gerçeği öğrenir. Çalıkuşlarının tekrar yuvadan uçmasına izin vermemeye karar veren ev halkı Kâmran'a Feride'yi geri kazanmasında yardım eder ve ilk kez, Feride gerçekten mutluluğa erişir. . .

Anafikir

Ne kadar kaçmaya çalışırsanız çalışın, sorunlarda kurtulmanın yolu bu değildir. Kaçtığınız ve kurtulduğunuzu sandığınız her sorun elinde sonunda yüzleşmeniz için size döner.

Yazarın Hayatı

25 Kasım 1889 tarihinde İstanbul’da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ni bitirdi (1912). Bursa’ da başladığı (1913) öğretmenlik hayatına çeşitli okullarda devam etti. Milli Eğitim müfettişi (1931), Çanakkale milletvekili (1933-43), Paris Kültür Ateşesi ve emekli (1954) oldu, kanser tedavisi için gittiği Londra’ da öldü. İstanbul’ da Karacaahmet Mezarlığı’nda gömülü.

GFD helo Re\xC5\x9Fat Nuri G\xC3\xBCntekin Kimdir
Yazı hayatına Birinci Dünya Savaşı sonlarında (1917) başlayan, ilk eseri de Eski Ahbap (uzun hikaye) 1917’ de basılan Reşat Nuri, 1918’ de tiyatro eleştiri ve araştırmaları yayımlarken bir yandan da hikayeler (Şair Dergisi, 1918/19; Nedim Dergisi, 1919; Büyük Mecmua, 1919) yazıyordu. Çalıkuşu’ nun Vakit gazetesinde tefrikasıyla (1922) geniş bir ün kazandı. Çok hareketli bir eser olan Çalışkuşu’ nda Anadolu, ilk idealist ve  ydın kızı Feride’ ye kavuştu, geniş ölçüde romana girdi. Bu roman az okumuş ve aydın, iki sınıfı da, doğal ve canlı diliyle kendine bağladı. Reşat Nuri’ nin hemen bütün romanlarında dekor olarak taşra kasaba ve şehirleri çevre, tip, çeşitli problem ve görüşleriyle Anadolu atmosferi görülür. Romanlarında sosyal ve hissi konuları işleyen yazar, küçük hikayelerinde bunların yanına mizahı da ekledi.

Yazdığı, çevirdiği, kitap biçimine girmiş veya dergi, gazete sayfalarında, tiyatro repertuarlarında kalmış tüm eserlerinin toplamı yüzü bulur; bunlardan 19 tanesi telif romandır, 7 tanesi hikaye kitabı. Yazdığı, çevirdiği, uyarladığı, oynanmış, basılmadan kalmış oyunlarının sayısı roman ve hikaye kitaplarının sayısını da aşar. 7 Aralık 1956’da İstanbul’da öldü.

Dizisi Hakkında

Kitabın senaryosuna neredeyse tamamen sadık kalan dizi yedi bölümden oluşmakla birlikte yayınlandığı zamanlarda büyük bir yankı uyandırmıştır. Gerek müzikleri, gerek konusu, gerek yapılışı bakımından büyük oranda takdir edilen dizi, 1986 yılında başlamış ve bitmiştir. Rusya'da da Türkiye'de topladığı kadar çok beğeni toplamıştır.


Kaynakça

http://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%87al%C4%B1ku%C5%9Fu_(dizi)
http://www.edebiyatogretmeni.net/calikusu.htm
http://www.frmtr.com/kitap-ozetleri/586908-calikusu-roman-ozeti.html

1 yorum:

  1. Merhabalar,

    Çalıkuşu, benim lise yıllarımdayken okuduğum bir romandı. Özellikle romanda geçen şu söz beni çok etkilemişti: Daha o gün anlamıştım Feride; ben ömrümce seninle sınanacaktım. Çünkü insan daima en sevdiğiyle sınanır. İzniniz olursa beğendiğim diğer alıntıları da okumanız üzere sizinle paylaşmayı çok isterim: http://www.ebrubektasoglu.com/yazi/resat-nuri-guntekin-calikusu-romanindan-hafizama-kazinan-10-alinti/

    Güzel okumalar dilerim,
    edebiyatla ve sağlıkla kalın.

    YanıtlaSil